Labels

Defterî (44) Edebî (49) Fotoğraf (13) Grafik (29) Însan (40) Malûmat (7) Mûzik (69) Tasarınâme (9)

30 Ekim 2024

Bülbüller için dut doz aşımı

Tek kişilik bir cenaze alayı halinde geçiyorum.
Titreyen gölgem, yaşayan mezarlık ağaçlarından öyle görünüyor.
Hiç kimsenin ziyaret çiçeklerini beklemeyen
yere serilmiş gövdelerin yanından geçerken...

Birkaç mevsime sığdırılmış, geniş gölgeli, tanelerce çoğalmış,
çoğaldıkça gölgesine nice şarkıların sololarını biriktirmiş
hoş kokulu sıcak bir dostluğun kırık dökük hikayesinin içindeyim.

İlerledikçe merdümgiriz kuytulara doğru giden bu yollarımda,
durup gölgesinde dinlendiğim, nice soloları tasnif ettiğim, 
üzerine tırmanıp kollarına uzandığım bu kadim gövdelerin 
devrik cümleli hikayesindeki bu satırlar; artık asosyal vahalarıma çakılan mezar taşları oluyor.

Tek kişilik bir cenaze topluluğu olarak duruyorum.
Bu devrilmiş dut dostluğunun başında süklüm püklüm kalakalmışım,
üzerimizde sarı ve yeşil soloları esinleyen yapraklardan bir bayrak salınıyor.

Nice karınca kafilelerinin göğe çıkan kervan yolları artık yatay kerteriz.
Bu gövdeler kanatlıların, kınkanatlıların han duvarları oluyor artık...
Yerini, damar yolları bile bulunamayacak gölgesiz yarınlara bırakacak.

Tek kişilik bir mezar ziyaretçisi olarak duruyorum.
Söylemci olarak mırıldanışım, eylemci olarak son dokunuşlarım,
en çok da şarkısını tekrar duyacakmış gibi durup dinleyişimle...

Karşımdan daha hazin bir topluluk geçiş yapıyor.
Titreyen gölgesi hüzne karışan pulsatif seslerle fısıldayan dallardan öyle görünüyor.
Omzunda geçirdiğim zamanlardan geriye kalan, 
toprağını kucaklayan bu dallar göğe sararan mendiller uzatıyor.

Son tomurcuklarında ince ince duyulan şarkısının yarısında sonsuz bir es verilmiş,  
parmak uçlarında arpejlenen rüzgar senfonisinin notaları akıntıya ve rüzgâra karışıyor,
uçuşan solo parçalarını toplayamadan içine karışıyorum, yankıları azalarak uzaklaşıyor.

Bu bahçenin mahzunluğu, sessizliklerini sololarına dahil eden bülbüllerin 
ve kilim desenli örümceklerin terk etmek zorunda kaldığı, 
akord edilmiş ağlarının telleriyle kendi vefatını tasvir ediyor.
Derinlerde bir yerlerde nabzını duymak için bu küskün gövdenin yanına gövdemi seriyorum.

23 Eylül 2024

Cinas için ekinoks

Bahar, bugün güneye yola çıkan heybeli bir rüzgar kervanıdır,
Giderken yine de adını som altın olarak salyangoz rotaları izlerinde bırakır.
Geceyle eşitlenen gün, erken akşamların karşısında düğmelerini ilikliyor.
Geçmişten gelen cinaslı notlarım çoğalıyor;
gül ile bülbülün kuzguna şakıdığı notalar
ve yaprak rüzgarlarıyla çevremde savrulan küçük kağıt parçaları
yaklaşan günberiler için mum ışıklarında tasnif edilecek.

07 Eylül 2024

Lütuf için adımlar...

Bulutlardan şekil çıkarmak, şekillerden de bulut...
Adımlarım lütfedilen yollarda ekinoks günlüklerine yaklaşırken,
deneyimlenecek patikalara inen serinliği duymanın dinginliğindeyim.
Geçmiş izlerimin titreştiği uzak pulsatif ritimler
olası birçok şarkıyı yeniden yorumluyor.
Sevilenlerden bir ses, bir dosttan uzak bir el sallayış, yanımda sevdiğim ve sıcaklığı, zihnimin platolarında yankılanan solo parçalarını tanzim ediyor.
Gök, sarı hediyelerini hazırlarken gri ceketiyle bardak servisi yapmakta.
Titreyen yollar serinliyor, yapraklar yeni bir evrimin koleksiyonuna katılıyor.
Bulutların gölgelerinde büyüyen köklerinden nabız alan bir devinim hissi, öngörülecek yolları biçimlendiriyor.
Bahşedilmiş patikalardan içerilere doğru sakınılmış bahçelerde salınan dallar incirlerini emzirirken.

29 Ağustos 2024

TOZ AĞU

Neredeyse her şey alev alıyordu.
Parlayıp karararak süzülen soloların kül tanesi geometrilerinin sağanağı altında duman tütüyorum.
Yağmak için çabalamaktan yorgun düşmüş, ötelenmiş yağmurun süklüm püklüm bulutlarda asılı kaldığı, hareketliliği kesilmiş yağlı boya tuvalin bir yerinde çakılı kalmış zaman.
Nereye yaslansam, büyüyen durağanlık, düşüncelerimin ağzı burnu toz içindeyken, söyleyeceklerimi zihnimin içine aceleyle süpürüyor.
Derinlerde, bir şarkının "dünya bir kar tanesidir" nakaratı erirken bir gayret yeniden donuyor, erirken yeniden donuyor, erirken yankılanıyor.
Dünya, boğazına çullanmış korkunç bileklerin altında nefesi kesilirken,
o nasıl bir güçtür!? Tüm nefesli çalgıları macunlayarak direniyor.
Soluğundan doğan merdümgiriz deli rüzgar flütleri dallarda, uçuşan kıvılcımlı yanık sololara karışıyor.
Kendesilyonlarca doğuran rahim, bu şefkat, bu azim, milyar yıllık devinimin bu hüzünlü görünümü.
Çok zaman önce bu ölüp dirilen direnişine katılmışım da insan türünün zehirli izinden ateş taban uzaklaşmışım, kaçış yöntemlerim içimde olağan bir metabolizmaya dönüşmüş, nicedir yamaç yollarındayım.
Dinmek bilmez sıcak rüzgarların ateşten dilleri bile tomurcukların nabzında evrilen yeni şarkıların girizgahını dillendiriyor.
Ergenliğe ulaşmış bu kuraklık, sararan yapraklar ve yürüyen tüm canlılarıyla karmaşık kafiyeler diziyor.
Azalan sabrıma karşılık, büyüyen sabrına hayranlıkla bakmak için ne zaman dinlenmeye kalksam duman tütüşüm neredeyse alev alacak. 
Bulabildiğim küçülmüş serin klorofil dinginliklerinden birine kendimi zor atıyorum. Tarihlenebilecek bir ağacın gelecek anılarına karışmanın nazik bilgeliği. Sevdiğime bir not yazıp, topladığım solo kırıntılarının arasına tıkıştırıyorum: Gözleri drenaj kuyuları gibidir, sahra tozları esintilerinde bile ıslanarak, aklıma sarmaşıklar uzatır.

26 Temmuz 2024

Nota Salamura

Yazarak anlatacağım bu notlar, ancak sayfasının dışına taşan ve dolayısıyla biçimlendirilmiş yollardan sapan adımlarla anlam kazanıyor. Kullanılmış yollardan yamaçlara doğru kaçarcasına ilerlerken belli belirsiz bıraktığım izler bütüncül birer cümle olmadan kendi simgelerini üretiyor. Ses monogramlarından oluşan ve dinleyerek okunan bir kütüphane oluşumu. Patikaların son bulduğu yerlerden geri dönmeksizin devam; çalılar ve geniş yaprakların sürtünme sesleri, kuşların göğsündeki ses kutularından çıkan sololara bir Hammond fonu yaratıyor. Orman kendini kışa hazırlıyor şimdilik baharı çoktan geçtik, henüz yaz. Zihnimde Mondo Drag'ın Death in Spring ses heykelinin girişi yankılanıyor. Güneşin titrettiği o ufuk görüntülerine milyonlarca yaprak gölgesi eşlik ediyor. Yapraklar ki yaklaşan kar kristallerinin vekilidir. Benzersizliklerine zamanı ekleyerek kılıktan kılığa, renkten renge girerek böylece her biri kendi ifadelerini değiştirerek kendi şiirlerini yazmakta. Toprağa uzanıp çimenleri dinliyorum. Yerden ateşvari sıcaklıklar yükselirken, kanatlıların Syrinx sololarına bu şiirlerin kafiyelerinin karıştığını duyuyorum. Bütün bu soloların dinginliği ile biriktirdiklerim şimdiden rüzgârlı günler için fermente sürecine giriyor. Derinlerde, köklerde ihtişamlı güçlerin minör soloları zonkluyor.

21 Haziran 2024

Uzun gün hiyeroglifi

 Oradan buraya uzun bir solonun girizgahını adımladım; bir mektuba ayak izleriyle giriş yapmanın içedönük heyecanları. Sütunlu çerçeveler, sarmaşıklar, günbatımı nilüferlerinin derinlere köklü lotus taçlarıyla bezenen notlar, ne kadar detaylandirsam da bilinen dillerde tökezliyorum, tasvirleri ancak hiyerogliflerle anlam kazanıyor. Ne zaman sayfanın dışına taşan adımlarla ateş taban rotasız yollar çizmeye koşsam kendimi, yılka kelimelerim de peşim sıra bir at sürüsü olarak şekillenir. Uzun günün bu solosunda bir de peşime karıncalar düşer, kısa zamanda yetişirler. İzlerimde meyveler, en çok da dutların rüzgarına kapılan büyük feromon haritalarını çizerler. 

30 Mayıs 2024

Güneybatı kerteriz

Nisbî yönlere uçuşan sololarına doğru kademeli bir yolculuk denilebilir.
Güneybatı lodoslarının içine doğru yol alan adımlarımıza gölgemizin şahitliğinin kafiyesi
Çiçek kokuları ve uçuşan ağaç pamukları içinde başka renklerin pentatonik çıkışları
Uzaklardan bir yerlerden bir el sallaması, bir selam, biraz çimen biraz ufuk...
Tomurcuklarında heyecanlanan lütufların kokulu meyveleri...
Uzun kıyılara çekilmiş mısraların zeminine serilmiş kumların esinti sessizliği
Sessizlikleri ki sololara dahil...

30 Nisan 2024

Kışbahar yongaları

Patikalar henüz kristal geometrilerini örtünmeden hızla bahara geçerken
Gözden kaybolan hikayesiyle ayvaların dahil olamadığı yitik bir kıştı
Doğmamış meyveler yere düşerken, örselenmiş nota parçalarını icra ederek adımlıyorlar yolları,
Tozu dumana katan uzun lodosların arasında kaybolmuş arılar ağaç gövdelerindeki sessiz durağanlıklarıyla, minör sololar eklediği natürmort bir müziğin akışına tanık ediyorlar zamanı.
Bu soloları bulup dinlemek için, yazılmış pusula şiirlerini de tasnif ediyorum artık.
Orta yerinde kalakalmış mısralar için hakiki kerterizler arayan notlarım, toz taşınımına karışırken ve  o bitmeyen nazik lütufların can suyu, derinlerde nabız atarken diğer yongaya ve devinimlere ve döngülere bağlanıyor.

21 Mart 2024

Ekinoks için cinas

Her ekinoksta daha da uzaklardan el sallayan kış poyrazının özlemine epigraf olsun.

Düşen yaprakların kar yongalı örtülerinden yoksunluğunun manzarasına bakıyoruz
çevremde yeniden doğuşların azimli tomurcukları, ancak sonbahardan hatıralı...
Bir mola için durmuşum, yaslandığım ağaç sanki bi günberi gölgecisi,
Sololar portelerin altına inmeden minör kıpırtılarla salınıyor yamaçlarda.
Beş telli uzun yolculuklara es veren bugünde pentatonik çıkışlarda buluşuyor sesler; kafiyeler, cinaslar eşleşiyor, düşüncelerim, ilerlediği palindrom hecelerin sonundan bana bakıyor. Yankıların yankılanışlarıyla köklerden taç yapraklara azimli bir tırmanış bu. Zaman bir an duracakmış gibi oluyor hep, ışıklar kutuplarda eşitlenirken. Belki de zaman duruyordur da biz de bu durmuşluğun o bir anında duruyoruzdur… Derinde nabız atan uzak sesler, bir polenin yere inişinde sezilen o kıpırtıdan doğuyor.


26 Şubat 2024

Kış katiplerinin zorlu notları

Hikaye, iğne yapraklı katiplere göre sabit olsa da, aktaracak anlatıcıya göre değişiyor.
Çoğu zaman tariflenebilir yollardan yürüdüğü ve gölgesini düşürdüğü şeklinde anlatılma nedeni buydu.
Oysa iğne yapraklılar her mevsim yeni bir katip seçer; rüzgar enerjili uçlarından köklere çektikleri mürekkeple hikayenin özünü kaydederler. Devinimli el yazmalarıdır onlar; içinden, kımıltılardan savrulmalara uğrayan sololar geçer. Bu sene lodoslu güneşli saatler, katipliğinin azmini zedeliyor.
Bu kurgusuz anlatımlar yine de esintilerin örtbas ettiği adreslenemez patikalarda başlayan yolculuklarla, çatallanan yollardan ormanlara yayılan kılcallarda sürüp gitmektedir. Kıpırdanan ve yer değiştiren diğer yaprakların peşi sıra soloları duyarak okunabilen el yazmaları, çoğu zaman gerçeği hikaye ederken, içine kendi yorumlarını da katarlar.
---
    Ahkâmsızdı duruşu ama anlamlıydı.
    Anlık bakışlarında nazik bir dirayetin nabzı atardı
    Hep uzaklardan geliyormuş gibi yürüyüşü, okuyana, ormanlara dönüp şiir okuma isteği uyandırırdı.
    Küçük gruplar halinde seyreden kuşların üzerine düşürdüğü gölgelerden hoşlanırdı
    Adımları yavaşlar ve hecelerin arasında sekercesine durağanlığa geçerdi
    Puantiyeli ipek bir kumaşın düşüşü gibiydi o gölgeler.
    Sonra yol devam eder, adımlarını da hecelerden, kelimelerden cümlelere çekerdi
    O hızlandıkça, devrik cümleler oluştururdu ama hiç sendelemezdi.
    Genç ince ağaçların yanında dinlenirdi çoğu zaman,
    Dinlenir miydi, öyle mi görünürdü? Bunu sezmek zor, yine de not edilir:
    İnce gövdelerin gölgelerini büyütüşünü zamana nakışlamaya çalışır gibiydi.
    "Görünmez insan" diyen katipler de oluyor bazı mevsimlerde, biliriz.
    Ayakları, küçük çakılların ve yer değiştiren örtbasların tasnifiyle uğraşan izler bırakmaktadır.