Labels

Defterî (44) Edebî (49) Fotoğraf (13) Grafik (29) Însan (40) Malûmat (7) Mûzik (69) Tasarınâme (9)

28 Kasım 2008

mecnuni müdafaa söyleşileri .ı.

Bir çoğunun kaçtığı büyük felakettir yağmur. Arınmak külfettir, lekeleri gidecektir her yanlarından çünkü. Kalabalıklar arsında kirli nehirler oluşacak, ırmaklar taşacaktır çünkü. Onlara göre doğru olan, kaçmaktır yağmurdan. Ama yanlış olmaktır şimdi önemli olan, bu kalabalıklardan bu çöle uzanan. Yağmurda dolaşmaz böcekler..

B 612

24 Kasım 2008

Schönbächler Kanunu

Schönbächler, Neumarkt semtinde eski ama konforlu bir eve sahipti. Döşemesini kendi yapmış, muhteşem diskoteğini bu evde kurmuş, her yere ise hoparlör yerleştirmişti. Schönbächler senfonileri çok severdi. Gerçek bir teorisyen olan Schönbächler’e göre senfoniler, kişileri birlikte yaşamaya zorluyordu. Ona göre müzik dinlerken esneyebilir, yemek yiyebilir, okuyabilir, uyuyabilir, tartışabilir ve en önemlisi tüm bunları hep beraber yapabilirdiniz. (…) Ayrıca yine ona göre senfoniler fon müziği olarak kullanılmalıydı. Fon müziği olarak kullanılmaz ise insancılıktan uzaklaşır, zorlayıcı bir hal alırdı. İşte tüm bunlar yüzünden rosto yerken Beethoven’in dokuzuncu senfonisini, bulmaca çözerken, schnitzel yerken Brahms’ı, poker veya herhangi bir iskambil oyunu oynarken Bruckner’i dinlerdi. Ama en iyisi iki ayrı senfoniyi aynı anda çalmaktı. (…) Schönbächler hassas bir insandı. Ancak dış görünüş olarak hiçbir farklılığı yoktu, aksine emekli vatandaşların tipik bir örneği gibiydi. Çok itinalı giyinir, güzel kokular sürünür, asla sarhoş olmaz ve dünyaya sıkı sıkıya bağlanmış gibi kendinden emin yürürdü. Kendisine milliyeti sorulduğunda Lichtensteinlı olarak tanıtırdı. Öyle olduğundan değil ama yine de öyle, yani Lichtensteinlı gibi görünmeye çalışırdı. Bunu itiraf da ederdi ancak bunda utanılacak bir şey yoktu. Böyle yapmasının nedeni şu imiş: Lichtenstein dünya geçmişinde hiçbir zaman suçlu olamamıştı. (…) Schönbächler’e göre büyük bir devletin vatandaşı olmak örneğin bir Alman, Fransız vs. olmak ister istemez çok talihsiz bir psikolojiyi de beraberinde getiriyordu. Bu ise çok zararlıydı. Tehlike milletin büyüklüğüyle artıyordu. Görüşünü şu örnekle kanıtlamaya çalışırdı: yalnız bulunan bir fare kendini kesinlikle basit bir fare olarak görürdü, ama ne zaman ki kendini bir milyon fareden oluşan bir kümenin üyesi olarak hissederse, o zaman da bir kedi olduğuna inanırdı. En tehlikelisi ise bu milyonluk kümelerden yüzlerce bulunmasıydı. Farelerden oluşan kümenin fare sayısı yüz milyonu bulduğunda, fare kendini fil sanırdı. Kendini kedi olarak kabul eden ve fil olmaya özenen kümeler; birey olarak her bir farenin megalomanisini veya büyüklük kompleksini kamçılar, bu kompleks sadece farenin kendisi için değil, tüm fare dünyası için büyük bir tehlikedir. İşte fare sayısıyla, büyüyen megalomani arasındaki ilişkiyi açıklayan düşüncesine “Schönbächler Kanunu” adını vermişti.

alıntı : Adalet / Friedrich Dürrenmatt

10 Kasım 2008