Labels

Defterî (44) Edebî (49) Fotoğraf (13) Grafik (29) Însan (40) Malûmat (7) Mûzik (69) Tasarınâme (9)

18 Aralık 2015

Tourag'e Selam



Tamikrest "Outamachek" (in english)

Oh my Allah, You who sees all things, 
You who have power and strength, 
help the Touareg.
Since the beginning of existence,
he lives in barren regions
with no means.
He watches a world in movement
evolving beyond him,
while he remains trapped in ignorance....

09 Aralık 2015

Çek kapıyı...

Tozlu bir ovadan kızın silik gölgesi yükselir. Zehirli katran ruhu çalılıklarda gizlenir. Kavurucu güneşe döner yavaşça, tenine dokunduğum an parmaklarıma kan hücum eder. Güneşin son ışıkları kayaları ısıtırken, çıngıraklı yılanlar yavaş yavaş çıkarken, dağ kedileri kemiklerini götürmek için gelecek. Ve bu sessiz kumun üzerinde benimle birlikte yükseleceksin; yıldızlar gözlerin, rüzgar ellerim olacak.
The Handsome Family...

04 Kasım 2015

Kemik

Sokak röportajı yapan televizyon spikerleri olur ya; önlerine gelen rasgele seçtikleri insanlara bir takım sorular sorarak video çekim yaparlar ve sonrasında bu çekimlerini çalıştıkları yerel ya da genel televizyon kanallarında, sokağın nabzı, sokak ne diyor, sokağın sesi gibi kıytırık isimli programlarda yayınlarlar. Tabi bunu yayınlamadan önce yaptıkları çekimleri kesip, biçerek, derleyip toplayarak yani kısacası teknik terim babında; "montajlayarak" hazır hale getirirler.
Bu sokak röportajlarına dahil olan çoğu insan, röportaj sonrasında girdiği bu video kaydını ya da programı unutur gider. Bazıları ise televizyon kanalını öğrenir de programın ne zaman yayınlanacağını sorup soruşturur ve yayınlanacağı günü, hani o aslında istemeyerek hatta nefretle oruç tutup da ramazanın bitmesini iple çeken ve gün gün saat saat sayan birtakım insanların sabırsızlığıyla takip eder.

İşte bu sokak röportajlarından biri bana denk gelmişti ve o röportaj, çekim ve yayınlanacak olan televizyon kanalı

20 Ekim 2015

Kemikname

İçine düştüğü hatta belki de hep içinde olduğu melankoliyle yaşarken, herkes onu gülen yüzü ile biliyor ve belki de içten içe niteliyor, yargılıyordu. O aslında yaşadığı nice hüzünlü duyguları ifade edebilmenin, dışa vurmanın yollarını da aramıyordu pek; toplum içinde iletişim kurmak zorunda olduğu anlarda, dilsiz olduğu için işaret dilini tercih ediyordu. Normal insanların kendilerinde olan et, kan ve sinir sistemleri ile edindikleri mimiklere sahip olmadığından ötürü, neredeyse tüm sistemini ustaca, kıvrak hareketlerle kullanarak kendi kendine geliştirmiş olduğu kendine özgü vücut diliyle iletişim kurabiliyordu.
Ama bunu yaparken hafif kireçlenme yaşadığı dirsek ve boynundan sonu gelmez tıkırtılar yükseliyordu. Yani azimle geliştirdiği bu vücut deli kendine özgü bir ses dili de oluyordu bir bakıma.Şehrin kalabalığı içinde bu pek sorun olmasa da ayda bir ihtiyarları görmek, onların birikmiş, istif istif duran hüzünlü veya neşeli anılarını, onların buruşmuş, ihtiyar etlerinin eklediği ifadelerle dinlemek için gittiği huzur evlerindeki sessizliklerde, bu kireçlenmeler çok belirgin bir hal alıyordu, Neyse ki daha sessiz kalmak ve dinlemek üzere oralarda dolaşmasına, durmadan tıkırdayan ince gölgeli bedenine, sırıtıyormuş gibi görünen ama dikkatle bakıldığında kadim bir hüznü yansıtan yüzü ve bir o kadar içedönük dış görünüşüne, yaşlılar iyiden iyiye alışmıştı. 

Fakat işte, zaman zaman gittiği kütüphanede, eğer görevli memur ya da herhangi birine bir şeyler anlatmak zorunda kalırsa tarifsiz sıkıntılı dakikalar geçiriyordu. O yüzden aradığı kitaplar varsa, birileri ile konuşmak ya da kütüphane bilgisayarının klavyesinde haddinden fazla tıkırtılar yaparak arama yapmak yerine elinden geldiğince ses çıkarmamaya çalışarak, oldukça ağır ve sakin adımlarla yürüyerek raflara bakınıyor ve kütüphanenin en tenha bölgesine geçip kitaplara gömülüyordu. Çevresindeki çocukların kendisini işaret ederek şaşkın şaşkın bakmalarına, ergen kızların gizli gizli basenlerine bakarak erkek mi yoksa kadın mı olduğu konusundaki bahis ve kıkırdamalarına alışmıştı ve bunlara hiç aldırış etmiyordu. 

Masaya doğru eğilmiş, bir yandan önündeki kitaplarda bir şeyler karıştırırken diğer yandan, üzerinde oldukça yoğunlaşarak çalıştığı, "İskeletler Alemi İçin Suyun Kaldırma Kuvvetinin Yeniden Keşfi" konusunda hakkında, acele hareketlerle kağıtlara son notlarını alıyordu... 

28 Mayıs 2015

Serdiven Radyo Album ROCKOUSTIC V1.


Rockoustic V1 from Serdiven on 8tracks Radio.

Bir dönem (2010-2011) yaptığım radyo programı olan "itüsözlük radyosu" içedönük dışavurumlar'ın, yayın dönemi programlarındaki arşivli müzik listelerim, 8tracks'te küllerinden toparlanmaktadır,

Yukarıdaki Rockoustic V1 müzik listesi de bunlardan biridir.. Keyifli dinlemeler.
Bilenler, yadetmek isteyenler ve diğer listeler için;  SERDİVEN RADYO

22 Ocak 2015

The Endless River 'a



"It's What We Do"

Pink Floyd 'un kendi tarihinin perde kapanış albümü olan The Endless River 'da bulunan, sadece bütün albümü değil, bütün bir Pink 'i özetleyen "mateser"; sonsuz nehrin, kendi içine çağladığı şelale.

Pompeii 'deki o konser olmayan dünya dinletisinden uzanarak içedönük tomurcuklar veren... ...parçanın giriş notaları, şuradan filizlenmiştir; (5:35 dk).

Kendi medeniyetlerinin parıldayan dönemindeki bir "an"dan, uç vererek kendi perdesini kapayan bir gölgeler silsilesinin damıtılmış mayası.

İşte böylece sevgili Pink.., sen sırtüstü uzanmış gökyüzüne bakarak dünyaya veda ederken, ben kulağımı göğsüne yaslıyor ve kendi derinliğine meyleden yankıların yankılarının yankılarının yankılarının yankılanışını sezinliyorum...

Serhat '14

01 Ocak 2015

Zaman var, hesabı yok!

Şu dünya çoğulu ile birlikte kullandığımız ve tüm hayatımızı ona göre planladığımız miladi takvim (asıl adı gregoryen takvimi), diğer takvimler arasında hatası en az olan takvimdir. Zira kusursuz takvim yoktur, olmayacak.. Kullana geldiğimiz bu güneş-zaman bazlı takvimlerimiz de eski Mısır a dayanan takvimdir. İyonlar ve Yunanlılar tarafından batıya yayılmıştır. (bkz. Jüstinyen takvimi)

Saatin 60 dakikaya bölünmesi Babillilerden, 24 saatlik gün Mısırlılardan, Romalıların sonradan yaptıkları değişikliklerle, aylar yunanlılardan kalmadır. romalı julius sezar ve ondan sonra imparator Augustos Temmuz(July) ve Ağustos (August) aylarına adlarını vermişlerdir ve şubattan birer gün alarak kendi aylarına eklemişlerdir. Yıldan geri kalan bir çeyrek günü hesaba katmak için Sezar dört yılda bir, şubata bir tam gün eklemişti

Bu takvimde teknik açıdan gözden kaçırılan iki husus, bunlardan ilki İsa Peygamberin doğum tarihi olarak kabul edilen 0 yılının aslında hiç olmamış olması (çünkü takvim zaten, eski Mısır ve iyonlardan sarkarak gelmiştir), ikincisi ise julyen takviminde güneş yılının tam 365 gün 6 saat değil, bundan 11 dakika, 14 saniye daha kısa olmasıdır.

Uzun dönem çok fazla hatalarla kullanılagelen bu Julyen takvimi,