Labels

Defterî (44) Edebî (49) Fotoğraf (13) Grafik (29) Însan (40) Malûmat (7) Mûzik (69) Tasarınâme (9)

20 Ekim 2015

Kemikname

İçine düştüğü hatta belki de hep içinde olduğu melankoliyle yaşarken, herkes onu gülen yüzü ile biliyor ve belki de içten içe niteliyor, yargılıyordu. O aslında yaşadığı nice hüzünlü duyguları ifade edebilmenin, dışa vurmanın yollarını da aramıyordu pek; toplum içinde iletişim kurmak zorunda olduğu anlarda, dilsiz olduğu için işaret dilini tercih ediyordu. Normal insanların kendilerinde olan et, kan ve sinir sistemleri ile edindikleri mimiklere sahip olmadığından ötürü, neredeyse tüm sistemini ustaca, kıvrak hareketlerle kullanarak kendi kendine geliştirmiş olduğu kendine özgü vücut diliyle iletişim kurabiliyordu.
Ama bunu yaparken hafif kireçlenme yaşadığı dirsek ve boynundan sonu gelmez tıkırtılar yükseliyordu. Yani azimle geliştirdiği bu vücut deli kendine özgü bir ses dili de oluyordu bir bakıma.Şehrin kalabalığı içinde bu pek sorun olmasa da ayda bir ihtiyarları görmek, onların birikmiş, istif istif duran hüzünlü veya neşeli anılarını, onların buruşmuş, ihtiyar etlerinin eklediği ifadelerle dinlemek için gittiği huzur evlerindeki sessizliklerde, bu kireçlenmeler çok belirgin bir hal alıyordu, Neyse ki daha sessiz kalmak ve dinlemek üzere oralarda dolaşmasına, durmadan tıkırdayan ince gölgeli bedenine, sırıtıyormuş gibi görünen ama dikkatle bakıldığında kadim bir hüznü yansıtan yüzü ve bir o kadar içedönük dış görünüşüne, yaşlılar iyiden iyiye alışmıştı. 

Fakat işte, zaman zaman gittiği kütüphanede, eğer görevli memur ya da herhangi birine bir şeyler anlatmak zorunda kalırsa tarifsiz sıkıntılı dakikalar geçiriyordu. O yüzden aradığı kitaplar varsa, birileri ile konuşmak ya da kütüphane bilgisayarının klavyesinde haddinden fazla tıkırtılar yaparak arama yapmak yerine elinden geldiğince ses çıkarmamaya çalışarak, oldukça ağır ve sakin adımlarla yürüyerek raflara bakınıyor ve kütüphanenin en tenha bölgesine geçip kitaplara gömülüyordu. Çevresindeki çocukların kendisini işaret ederek şaşkın şaşkın bakmalarına, ergen kızların gizli gizli basenlerine bakarak erkek mi yoksa kadın mı olduğu konusundaki bahis ve kıkırdamalarına alışmıştı ve bunlara hiç aldırış etmiyordu. 

Masaya doğru eğilmiş, bir yandan önündeki kitaplarda bir şeyler karıştırırken diğer yandan, üzerinde oldukça yoğunlaşarak çalıştığı, "İskeletler Alemi İçin Suyun Kaldırma Kuvvetinin Yeniden Keşfi" konusunda hakkında, acele hareketlerle kağıtlara son notlarını alıyordu... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder