09 Temmuz 2020
Bir yerlerden...
Kenar notlarımı topluyorum şu sıralar. Kıyı masallarını, köşebaşı ıslaklıklarını; giryezar manzaralara atıfta bulunan arızalı kelimeler... Birkaç atılgan mısra, cilalı kafiye, kağıtların buruşukluğuna göz kalemleri akmış ölçüsüz heceler. "Bir "Hıçkırıklar Novellası" çıkabilir mi bundan? diyorum kendi kendime ya da "Yüksek Gözyaşı Mahkemesi İddianamesi". Sağda solda, çekmecelerde, kitap aralarında, eski bir çantanın kıvrılmış köşesinde, rutubetli zindan duvarı yazıları. ... ... Pencerelerden de dökülüyor eski buğulardan birkaç satır, belli belirsiz okunuyor bazıları arada bir gelen kuşların kanatlarına bulaşmış belli, dağılıp gitmiş hepsi... Büyük bir maden değil, çok önceleri talan edilmişliğiyle tahtaları hala dayanıyor olabilir. Çekip çıkarken dışarı, kapı menteşelerine sıkışmış karşılamaları görüyorum bir an, "hoşgeldin" leri, selamları... Kendi başlarına senfonidir onlar, onları da alıyorum yanıma... ... ... Üç noktaları sonradan ekleyeceğim kendime şafak çizgileri olarak koyuyorum. Dışarıda diğer kenarlara koşarcasına yürüyorum, güneşin titrettiği görüntülerin içinde rüzgara eşlikçi uçuşan küçük kağıt parçaları, hangileri benden kalan? Her biri bir parça not barındıracak değil ya! Ama her birinin hikayesi olduğunu kim reddedebilir ki? Terk edilmiş kağıtların, uçuşan edebi mezarlığı. Dur! Geliyorum aşağı...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder