Death in Spring - Mondo Drag
I am Sea - Claw Boys Claw
Dounia - Rokia Traore
The River People - The Walkaouts
Somebody To Love - Grace Slick, The Great Society
Prison Song - Graham Nash
To The Forces - Hindi Zahra
Tarhatazed - Mdou Moctar
1000 Mirrors - Asian Dub Foundation
Pin A Rose on Me - Chuck Prophet
Astralplane - Blues Pills
Crossroad - Calvin Russell
As I Went out One Morning - Mira Billoute
Keep Going - Bozoo Bajou, Tony Joe White
Theory of Ghost - Piano Magic
Somebody Gotta Make A Move - Sonny Landreth
Space Camel - Ouzo Bazooka
I Try - The Bluesbones
Lon Forgotten Track - Thprbjorn Risager & The Black Tornado
Nothing in My Heart - John Hiatt
Plea From The Soul - Phafner
Supernatural - Vic Chesnutt
Longest Day - Soulsavers
Violence of the World - Midnight Choir
My Love is So - Calvin Russell
Emrah - Cem Karaca
21 Aralık 2024
Duygular arası nabız notları
30 Kasım 2024
Şiirde ışık, gölge ve perspektif
Gezmekle tükenmez koridorları en çok dinlendiğim kuytulara uzanır.
İşte topladığım kırık dökük soloları en çok dinlediğim yerler buradadır.
Palas pandıras ve süklüm püklüm ziyaretim tenhalığını hiç bozmadı.
Dallarda tek tük ve yerlerde üst üste yığılmış kompozisyonlar görülür.
Bütün sanat akımlarının fırça darbeleri, çalakalem kara kalemleri...
Milyonlarca yaprak, kuruyan çerçeveler halinde ışığı yorumlamaktadır;
Çala kürek toprağa düşen gölgelerde iç burkan armoniler biçimlendi.
Yolu biçimlendiren zemin şaheserlerinin hemzemin ziyaretçileri vardır,
Durup kıpırtıları dinlenebilir; onlar kısa süreli şarkıların içli sololarıdır.
Gövdelerin, dalların, yaprakların kendine özgü kafiyeleri de vardır,
Hepsini görmek mümkün değil ama sezinlemesi bile levitasyon üretti.
Dere yataklarının görünen uçları, içedönük göreliliğin olay ufkudur.
Her şey kayıp giden fotonların yaprak ve akıntı yolculuğuna katılır.
Şu havada asılı kalmış transparan tuvallerin üzerinde titreşenlere bak!
O natürmort şarkılar kendi renginden oktavlanan soloları seslendirdi.
Yol boyu bazı şarkıların derinliğini duyarım, başkalaşımın fısıltılarıdır.
Her yaprak bir eskizdir, rengi değiştikçe çerçevelenen eserlere dönüşür.
Dokunsan dağılacak kırılganlıkta kelebek kanadı tozundan bahçelerdir
İçlere ilerleyen patikaları, karmaşık bir şiirin sonbahar kokularını yaydı.
Pastoral fırçalardan oluşmuş bir batonun eşliğinde yapraklar ve yıldızlar.
Yerde yıllanan kahverengi sanatlar, zamanlarca sürecek yollara çatallanır.
Her defa birinden geçerim, çağrışımların gerçeğe dönüşü, zamanı yavaşlatır.
Derinlerde atan bir nabız gibi duyduğum tüm hisler içkin sololara dönüştü.
30 Ekim 2024
Bülbüller için dut doz aşımı
yere serilmiş gövdelerin yanından geçerken...
hoş kokulu sıcak bir dostluğun kırık dökük hikayesinin içindeyim.
durup gölgesinde dinlendiğim, nice soloları tasnif ettiğim,
üzerine tırmanıp kollarına uzandığım bu kadim gövdelerin
Titreyen gölgesi hüzne karışan pulsatif seslerle fısıldayan dallardan öyle görünüyor.
23 Eylül 2024
Cinas için ekinoks
Bahar, bugün güneye yola çıkan heybeli bir rüzgar kervanıdır,
Giderken yine de adını som altın olarak salyangoz rotaları izlerinde bırakır.
Geceyle eşitlenen gün, erken akşamların karşısında düğmelerini ilikliyor.
Geçmişten gelen cinaslı notlarım çoğalıyor;
gül ile bülbülün kuzguna şakıdığı notalar
ve yaprak rüzgarlarıyla çevremde savrulan küçük kağıt parçaları
yaklaşan günberiler için mum ışıklarında tasnif edilecek.
07 Eylül 2024
Lütuf için adımlar...
Bulutlardan şekil çıkarmak, şekillerden de bulut...
Adımlarım lütfedilen yollarda ekinoks günlüklerine yaklaşırken,
deneyimlenecek patikalara inen serinliği duymanın dinginliğindeyim.
Geçmiş izlerimin titreştiği uzak pulsatif ritimler
olası birçok şarkıyı yeniden yorumluyor.
Sevilenlerden bir ses, bir dosttan uzak bir el sallayış, yanımda sevdiğim ve sıcaklığı, zihnimin platolarında yankılanan solo parçalarını tanzim ediyor.
Gök, sarı hediyelerini hazırlarken gri ceketiyle bardak servisi yapmakta.
Titreyen yollar serinliyor, yapraklar yeni bir evrimin koleksiyonuna katılıyor.
Bulutların gölgelerinde büyüyen köklerinden nabız alan bir devinim hissi, öngörülecek yolları biçimlendiriyor.
Bahşedilmiş patikalardan içerilere doğru sakınılmış bahçelerde salınan dallar incirlerini emzirirken.
29 Ağustos 2024
TOZ AĞU
Parlayıp karararak süzülen soloların kül tanesi geometrilerinin sağanağı altında duman tütüyorum.
Yağmak için çabalamaktan yorgun düşmüş, ötelenmiş yağmurun süklüm püklüm bulutlarda asılı kaldığı, hareketliliği kesilmiş yağlı boya tuvalin bir yerinde çakılı kalmış zaman.
Nereye yaslansam, büyüyen durağanlık, düşüncelerimin ağzı burnu toz içindeyken, söyleyeceklerimi zihnimin içine aceleyle süpürüyor.
Derinlerde, bir şarkının "dünya bir kar tanesidir" nakaratı erirken bir gayret yeniden donuyor, erirken yeniden donuyor, erirken yankılanıyor.
Dünya, boğazına çullanmış korkunç bileklerin altında nefesi kesilirken,
o nasıl bir güçtür!? Tüm nefesli çalgıları macunlayarak direniyor.
Soluğundan doğan merdümgiriz deli rüzgar flütleri dallarda, uçuşan kıvılcımlı yanık sololara karışıyor.
Kendesilyonlarca doğuran rahim, bu şefkat, bu azim, milyar yıllık devinimin bu hüzünlü görünümü.
Çok zaman önce bu ölüp dirilen direnişine katılmışım da insan türünün zehirli izinden ateş taban uzaklaşmışım, kaçış yöntemlerim içimde olağan bir metabolizmaya dönüşmüş, nicedir yamaç yollarındayım.
Dinmek bilmez sıcak rüzgarların ateşten dilleri bile tomurcukların nabzında evrilen yeni şarkıların girizgahını dillendiriyor.
Ergenliğe ulaşmış bu kuraklık, sararan yapraklar ve yürüyen tüm canlılarıyla karmaşık kafiyeler diziyor.
Azalan sabrıma karşılık, büyüyen sabrına hayranlıkla bakmak için ne zaman dinlenmeye kalksam duman tütüşüm neredeyse alev alacak.
Bulabildiğim küçülmüş serin klorofil dinginliklerinden birine kendimi zor atıyorum. Tarihlenebilecek bir ağacın gelecek anılarına karışmanın nazik bilgeliği. Sevdiğime bir not yazıp, topladığım solo kırıntılarının arasına tıkıştırıyorum: Gözleri drenaj kuyuları gibidir, sahra tozları esintilerinde bile ıslanarak, aklıma sarmaşıklar uzatır.
26 Temmuz 2024
Nota Salamura
Yazarak anlatacağım bu notlar, ancak sayfasının dışına taşan ve dolayısıyla biçimlendirilmiş yollardan sapan adımlarla anlam kazanıyor. Kullanılmış yollardan yamaçlara doğru kaçarcasına ilerlerken belli belirsiz bıraktığım izler bütüncül birer cümle olmadan kendi simgelerini üretiyor. Ses monogramlarından oluşan ve dinleyerek okunan bir kütüphane oluşumu. Patikaların son bulduğu yerlerden geri dönmeksizin devam; çalılar ve geniş yaprakların sürtünme sesleri, kuşların göğsündeki ses kutularından çıkan sololara bir Hammond fonu yaratıyor. Orman kendini kışa hazırlıyor şimdilik baharı çoktan geçtik, henüz yaz. Zihnimde Mondo Drag'ın Death in Spring ses heykelinin girişi yankılanıyor. Güneşin titrettiği o ufuk görüntülerine milyonlarca yaprak gölgesi eşlik ediyor. Yapraklar ki yaklaşan kar kristallerinin vekilidir. Benzersizliklerine zamanı ekleyerek kılıktan kılığa, renkten renge girerek böylece her biri kendi ifadelerini değiştirerek kendi şiirlerini yazmakta. Toprağa uzanıp çimenleri dinliyorum. Yerden ateşvari sıcaklıklar yükselirken, kanatlıların Syrinx sololarına bu şiirlerin kafiyelerinin karıştığını duyuyorum. Bütün bu soloların dinginliği ile biriktirdiklerim şimdiden rüzgârlı günler için fermente sürecine giriyor. Derinlerde, köklerde ihtişamlı güçlerin minör soloları zonkluyor.
21 Haziran 2024
Uzun gün hiyeroglifi
Oradan buraya uzun bir solonun girizgahını adımladım; bir mektuba ayak izleriyle giriş yapmanın içedönük heyecanları. Sütunlu çerçeveler, sarmaşıklar, günbatımı nilüferlerinin derinlere köklü lotus taçlarıyla bezenen notlar, ne kadar detaylandirsam da bilinen dillerde tökezliyorum, tasvirleri ancak hiyerogliflerle anlam kazanıyor. Ne zaman sayfanın dışına taşan adımlarla ateş taban rotasız yollar çizmeye koşsam kendimi, yılka kelimelerim de peşim sıra bir at sürüsü olarak şekillenir. Uzun günün bu solosunda bir de peşime karıncalar düşer, kısa zamanda yetişirler. İzlerimde meyveler, en çok da dutların rüzgarına kapılan büyük feromon haritalarını çizerler.
30 Mayıs 2024
Güneybatı kerteriz
Nisbî yönlere uçuşan sololarına doğru kademeli bir yolculuk denilebilir.
Güneybatı lodoslarının içine doğru yol alan adımlarımıza gölgemizin şahitliğinin kafiyesi
Çiçek kokuları ve uçuşan ağaç pamukları içinde başka renklerin pentatonik çıkışları
Uzaklardan bir yerlerden bir el sallaması, bir selam, biraz çimen biraz ufuk...
Tomurcuklarında heyecanlanan lütufların kokulu meyveleri...
Uzun kıyılara çekilmiş mısraların zeminine serilmiş kumların esinti sessizliği
Sessizlikleri ki sololara dahil...
30 Nisan 2024
Kışbahar yongaları
Gözden kaybolan hikayesiyle ayvaların dahil olamadığı yitik bir kıştı
Doğmamış meyveler yere düşerken, örselenmiş nota parçalarını icra ederek adımlıyorlar yolları,
Tozu dumana katan uzun lodosların arasında kaybolmuş arılar ağaç gövdelerindeki sessiz durağanlıklarıyla, minör sololar eklediği natürmort bir müziğin akışına tanık ediyorlar zamanı.
Bu soloları bulup dinlemek için, yazılmış pusula şiirlerini de tasnif ediyorum artık.
Orta yerinde kalakalmış mısralar için hakiki kerterizler arayan notlarım, toz taşınımına karışırken ve o bitmeyen nazik lütufların can suyu, derinlerde nabız atarken diğer yongaya ve devinimlere ve döngülere bağlanıyor.
21 Mart 2024
Ekinoks için cinas
Düşen yaprakların kar yongalı örtülerinden yoksunluğunun manzarasına bakıyoruz
çevremde yeniden doğuşların azimli tomurcukları, ancak sonbahardan hatıralı...
Bir mola için durmuşum, yaslandığım ağaç sanki bi günberi gölgecisi,
Sololar portelerin altına inmeden minör kıpırtılarla salınıyor yamaçlarda.
Beş telli uzun yolculuklara es veren bugünde pentatonik çıkışlarda buluşuyor sesler;
kafiyeler, cinaslar eşleşiyor, düşüncelerim, ilerlediği palindrom hecelerin sonundan bana bakıyor.
Yankıların yankılanışlarıyla köklerden taç yapraklara azimli bir tırmanış bu.
Zaman bir an duracakmış gibi oluyor hep, ışıklar kutuplarda eşitlenirken.
Belki de zaman duruyordur da biz de bu durmuşluğun o bir anında duruyoruzdur…
Derinde nabız atan uzak sesler, bir polenin yere inişinde sezilen o kıpırtıdan doğuyor.
26 Şubat 2024
Kış katiplerinin zorlu notları
Hikaye, iğne yapraklı katiplere göre sabit olsa da, aktaracak anlatıcıya göre değişiyor.
Çoğu zaman tariflenebilir yollardan yürüdüğü ve gölgesini düşürdüğü şeklinde anlatılma nedeni buydu.
Oysa iğne yapraklılar her mevsim yeni bir katip seçer; rüzgar enerjili uçlarından köklere çektikleri mürekkeple hikayenin özünü kaydederler. Devinimli el yazmalarıdır onlar; içinden, kımıltılardan savrulmalara uğrayan sololar geçer. Bu sene lodoslu güneşli saatler, katipliğinin azmini zedeliyor.
Bu kurgusuz anlatımlar yine de esintilerin örtbas ettiği adreslenemez patikalarda başlayan yolculuklarla, çatallanan yollardan ormanlara yayılan kılcallarda sürüp gitmektedir. Kıpırdanan ve yer değiştiren diğer yaprakların peşi sıra soloları duyarak okunabilen el yazmaları, çoğu zaman gerçeği hikaye ederken, içine kendi yorumlarını da katarlar.
---
Ahkâmsızdı duruşu ama anlamlıydı.
Anlık bakışlarında nazik bir dirayetin nabzı atardı
Hep uzaklardan geliyormuş gibi yürüyüşü, okuyana, ormanlara dönüp şiir okuma isteği uyandırırdı.
Küçük gruplar halinde seyreden kuşların üzerine düşürdüğü gölgelerden hoşlanırdı
Adımları yavaşlar ve hecelerin arasında sekercesine durağanlığa geçerdi
Puantiyeli ipek bir kumaşın düşüşü gibiydi o gölgeler.
Sonra yol devam eder, adımlarını da hecelerden, kelimelerden cümlelere çekerdi
O hızlandıkça, devrik cümleler oluştururdu ama hiç sendelemezdi.
Genç ince ağaçların yanında dinlenirdi çoğu zaman,
Dinlenir miydi, öyle mi görünürdü? Bunu sezmek zor, yine de not edilir:
İnce gövdelerin gölgelerini büyütüşünü zamana nakışlamaya çalışır gibiydi.
"Görünmez insan" diyen katipler de oluyor bazı mevsimlerde, biliriz.
Ayakları, küçük çakılların ve yer değiştiren örtbasların tasnifiyle uğraşan izler bırakmaktadır.
25 Ocak 2024
İz Tefrikaları
Bu adımlarımı yorumlayabilecek en yakın gözlemciler yapraklardı:
"Adımları titreyen bir yolcu olarak uzaklaşıyor gibi gözükür hep yaklaşırken. Kendine küçük çukurlar açan kürektir ayakları."
Yapraklar elbette çoktandır saygı duyduğum; duyuşumu duruşuma eklediğim.
Nedendir bilip de bilmemiş gibi adımladığım bu yollar, yol olmayanlar, yola namzet çimenler.Kimisinde gölgelerimizin birbirine iz bıraktığı…
Bu gidişlerin notları çoktur, okurum, alıntı yaparım. Notları notalara karışır çoğu zaman, sezerim. Sezerim de dinlemek için düşerim yollara. Baharındakiler daha çok el yazmalardır; başka ciltler doldurur. Şimdi kış.
Düşünüleceklerin tohumlarını ağırlayan sakin bir misafirperverdir; yumuşak bir koltuk, battaniye, sıcak fincanlar sunan beyaz ceketli bir nezaket. En güçlü fırtınalarını fularlı boynuna iliştirmiş. Anlatacak çok şeyini kütüphanelerde tasnif eder. Kütüphaneler ki adımlanacaklara yine de yetişemez, peşinden genişler.
Yapraklar dedim, demesem de çoktandır içindeyim. Kuruyup uçuşanları bile gezgin izlenimcilerdir, kısa bir mola için durduğum ağaç gövdelerini işaretler. Bir natürmortu daha tamamlar, durağan bir meyve gibi gösterir beni. Dingin bir fermente sürecindeyimdir.
Yapraklar ki her biri gün geçişlerinin, güneşin, gecenin ve en çok da rüzgarların en uzun ders saatlerinin fizik öğrencileri. Geçiyormuş gibi ziyaretlerimi bilirler, kapıdan şöyle bir bakmam, girer bağdaş kurarım sınıflarında.
İşte böyle, yorumlarını okumak için yollara düştüğüm, çoğu zaman ateş taban bir kervanım. Benden çok daha iyi analiz ederler beni. Gölgemi de ele almışlardır çünkü, ivmeler, çapraz istatistikler, izohipslerle duygu topoğrafyamı çizerler.
Hepsini görüp toplamaya niyetliyim, azmimi de bilirler. Hepsini okumaya doğru ilerlerim. Topladığım sololarla, küçük parçalarla yetinirim, elimden bu gelir. Mezur mezur biriktiririm.
Tasvirlemeye kelimeler ararım çoğu zaman. Ben ararken onlar çoktandır hatmektedir beni. Hatta başkalaşmaya, dönüşmeye başlayıp kendi uzamlarına dönerler.
Yapraklar ki adımlarımı tefrika ederler. Fotosentez yapar mısralar üretirler.