Labels

Defterî (44) Edebî (49) Fotoğraf (13) Grafik (29) Însan (40) Malûmat (7) Mûzik (71) Tasarınâme (9)

07 Ağustos 2009

bahadır akkuzu


Ekspresten bir kişi daha indi.., karanlık, sessiz bir istasyona...

sysphos..






1955/2009

30 Haziran 2009

çocuklar artık hayal kurmuyor...

Semtimizin tek caddesindeki sıra sıra bütün 'apartman'lar eski, kararık yüzlüyken, Hacıbekir'in olduğu söylenen ve yeni yapılmış o apartman elbette yeni yüzlü, ama ötekilere, kararık yüzlülere oranla daracıktı. Bu yüzden olacak, büyüklerimiz onu, Hacıbekir'in lokum kutularına benzetirlerdi.
Kadıköyü'ndeyken çarşıdaki pastanesinden, sonra Cihangir'e taşınınca, ancak Bahçekapı'ya gidişlerimizde Bahçekapı'daki şekercisinden lokumlar, çiftekavrulmuşlar, akide şekerleri, bademezmeleri aldığımız Hacıbekir'in apartman sahibi olmasını yadırgar; onun, yalnızca çok sevdiğimiz şekerlerin, şekerlemelerin varlığı bizce meçhul yaratıcısı olmasını isterdim.
Öyle ya, bir rüya ikliminden çıkagelmiş güllü, fıstıklı, bademli lokumlar, sakızlı, tarçınlı, portakallı, naneli akide şekerleri, herhangi bir apartman sahibinin marifeti olabilir miydi ? Hacıbekir'i mağrur ev sahibemiz Sabahat Hanım'la onun bir hayli çekindiğimiz kocası Nihat Bey'le ya da tanıdığım böbür böbür başka apartman sahipleriyle bir tutmak, apaçık kalbimi kırıyordu.

Selim İleri / Şadiye Sultan ~ giriş...

28 Haziran 2009

nick drake...

İçedönük ses tonu kendi hikayesidir; Sakin, utangaç, karamsar... Akustik gitarından çıkardığı sesleri sadece kendisi gibi ; Bir gitar ama birçok gitarmış gibi dışavurumlar., Gitarının akordunu "kuralmış gibi sabit fikirle bilinen akord tekniği" nin aksine do sol do fa do fa (c, g, c, f, c, f) olarak çeker. (bazen başka başka da yapar) Bu akort nefis bir ses dizilimdir ; river man bunun en güzel örneğidir. Yirmiyedilik kısa yaşamında üç albüm ve bir de enstrümantal parçalarına kıyamadığı için albüme koymak yerine bir kalemde silen... Çekici armoni dizilimlerinin içinde dolaşan şair...
Kürsülere çıkmak istemeyen, çok az sahneye çıkmış (fairport convention), stüdyoda gözlerden sakınmak için çoğun duvara ya da gözsüz bir yere dönüp çalmış, söylemiş ; kayıt yaparken önce gitarını çalan sonra üzerine seslendiren... Pek evden çıkmayan, az arkadaşı olan, dünyayla boşandığı gün Bach' tan brandenburg konçertoları nı dinlemiş, başucunda da Albert Camus 'un "Sysphos Söyleni" ni, odasının penceresinde de o hüzün ağacını bırakmış, tınılarının ben ve insanlar tarafindan takdir edilmeye başlamasından 20/30 sene kadar önce ölen şairane müzisyen...
Please give me a second grace Please give me a second face Ive fallen far down The first time around Now I just sit on the ground in your way...

30 Mayıs 2009

görme biçimleri...

Reklamlarla her birimize bir nesne daha satın alarak kendimizi ya da yaşamlarımızı değiştirmemiz önerilir.
Reklam der ki; Aldığınız bu yeni nesne, sizi bir bakıma daha zenginleştirecektir – aslında o nesneyi almak için para harcayarak biraz daha yoksullaşacak olsanız bile!
Reklam, yüzeysel görünüşü değişmiş, bunun sonucu olarak kıskanılacak duruma gelmiş insanları göstererek bizi bu değişikliğe inandırmaya çalışır. Kıskanılacak durumda olmak, çekici olmak demektir. Reklam çekicilik üretme sürecidir.

(...) Alıcıya satmaya çalıştığı ürünle ya da olanakla çekicilik kazanmış olan kendi imgesini yansıtır. Bu imgeyle alıcıda, kendisinin gelecekte olabileceği durumu özleten bir kıskançlık uyandırır. Bu kıskanılası Ben'i yaratan nedir öyleyse? Başkalarının duyduğu kıskançlıktır elbette. Reklam, zevk değil mutluluk vaat eder bize: dışarıdan, başkalarının gözüyle görülen bir mutluluk. Kıskanılmanın getirdiği bu mutluluk da çekicilik yaratır.

Kişisel notum: Bencilliğin sınırları yoktur. Ego, yaşam ihtiyaçları ötesinde dağlarca kabarmaktadır. İnsan kendi ego dağlarında küçük ben merkezli mutluluklarını büyük sayarak yitip gitmektedir.

29 Nisan 2009

bir ses duydum !!

Üç işadamı Chicago'da, binaların arasında kaybolmuş olan bu kentin ne kadar görkemli olduğunu aralarında konuşuyorlarmış. İçlerinden biri kızılderili kökenliymiş ve bir an durup ''bir cırcır böceği sesi !!'' demiş. Trafik karmaşası ve insanların koşuşturması göz önüne alındığında bir cırcır böceğinin sesini duymanın neredeyse imkansız olacağını düşünen diğer iki iş adamı arkadaşlarıyla dalga geçmeye başlamışlar. Derken cırcır böceğinin sesini duyan adam, hemen yanıbaşlarındaki, belediyeler tarafından sınırılandırılmış küçücük çim birikintisine eğilmiş ve cırcır böceğini eline alıp diğer arkadaşlarına göstermiş. O sırada yere düşen bir bozuk paranın sesi duyulmuş civarda. Orada bulunan herkes önce ceplerini yoklayıp sonra yere bakınmaya başlamışlar...