Yazarak anlatacağım bu notlar, ancak sayfasının dışına taşan ve dolayısıyla biçimlendirilmiş yollardan sapan adımlarla anlam kazanıyor. Kullanılmış yollardan yamaçlara doğru kaçarcasına ilerlerken belli belirsiz bıraktığım izler bütüncül birer cümle olmadan kendi simgelerini üretiyor. Ses monogramlarından oluşan ve dinleyerek okunan bir kütüphane oluşumu. Patikaların son bulduğu yerlerden geri dönmeksizin devam; çalılar ve geniş yaprakların sürtünme sesleri, kuşların göğsündeki ses kutularından çıkan sololara bir Hammond fonu yaratıyor. Orman kendini kışa hazırlıyor şimdilik baharı çoktan geçtik, henüz yaz. Zihnimde Mondo Drag'ın Death in Spring ses heykelinin girişi yankılanıyor. Güneşin titrettiği o ufuk görüntülerine milyonlarca yaprak gölgesi eşlik ediyor. Yapraklar ki yaklaşan kar kristallerinin vekilidir. Benzersizliklerine zamanı ekleyerek kılıktan kılığa, renkten renge girerek böylece her biri kendi ifadelerini değiştirerek kendi şiirlerini yazmakta. Toprağa uzanıp çimenleri dinliyorum. Yerden ateşvari sıcaklıklar yükselirken, kanatlıların Syrinx sololarına bu şiirlerin kafiyelerinin karıştığını duyuyorum. Bütün bu soloların dinginliği ile biriktirdiklerim şimdiden rüzgârlı günler için fermente sürecine giriyor. Derinlerde, köklerde ihtişamlı güçlerin minör soloları zonkluyor.
26 Temmuz 2024
21 Haziran 2024
Uzun gün hiyeroglifi
Oradan buraya uzun bir solonun girizgahını adımladım; bir mektuba ayak izleriyle giriş yapmanın içedönük heyecanları. Sütunlu çerçeveler, sarmaşıklar, günbatımı nilüferlerinin derinlere köklü lotus taçlarıyla bezenen notlar, ne kadar detaylandirsam da bilinen dillerde tökezliyorum, tasvirleri ancak hiyerogliflerle anlam kazanıyor. Ne zaman sayfanın dışına taşan adımlarla ateş taban rotasız yollar çizmeye koşsam kendimi, yılka kelimelerim de peşim sıra bir at sürüsü olarak şekillenir. Uzun günün bu solosunda bir de peşime karıncalar düşer, kısa zamanda yetişirler. İzlerimde meyveler, en çok da dutların rüzgarına kapılan büyük feromon haritalarını çizerler.
30 Mayıs 2024
Güneybatı kerteriz
Nisbî yönlere uçuşan sololarına doğru kademeli bir yolculuk denilebilir.
Güneybatı lodoslarının içine doğru yol alan adımlarımıza gölgemizin şahitliğinin kafiyesi
Çiçek kokuları ve uçuşan ağaç pamukları içinde başka renklerin pentatonik çıkışları
Uzaklardan bir yerlerden bir el sallaması, bir selam, biraz çimen biraz ufuk...
Tomurcuklarında heyecanlanan lütufların kokulu meyveleri...
Uzun kıyılara çekilmiş mısraların zeminine serilmiş kumların esinti sessizliği
Sessizlikleri ki sololara dahil...
30 Nisan 2024
Kışbahar yongaları
Gözden kaybolan hikayesiyle ayvaların dahil olamadığı yitik bir kıştı
Doğmamış meyveler yere düşerken, örselenmiş nota parçalarını icra ederek adımlıyorlar yolları,
Tozu dumana katan uzun lodosların arasında kaybolmuş arılar ağaç gövdelerindeki sessiz durağanlıklarıyla, minör sololar eklediği natürmort bir müziğin akışına tanık ediyorlar zamanı.
Bu soloları bulup dinlemek için, yazılmış pusula şiirlerini de tasnif ediyorum artık.
Orta yerinde kalakalmış mısralar için hakiki kerterizler arayan notlarım, toz taşınımına karışırken ve o bitmeyen nazik lütufların can suyu, derinlerde nabız atarken diğer yongaya ve devinimlere ve döngülere bağlanıyor.
21 Mart 2024
Ekinoks için cinas
Düşen yaprakların kar yongalı örtülerinden yoksunluğunun manzarasına bakıyoruz
çevremde yeniden doğuşların azimli tomurcukları, ancak sonbahardan hatıralı...
Bir mola için durmuşum, yaslandığım ağaç sanki bi günberi gölgecisi,
Sololar portelerin altına inmeden minör kıpırtılarla salınıyor yamaçlarda.
Beş telli uzun yolculuklara es veren bugünde pentatonik çıkışlarda buluşuyor sesler;
kafiyeler, cinaslar eşleşiyor, düşüncelerim, ilerlediği palindrom hecelerin sonundan bana bakıyor.
Yankıların yankılanışlarıyla köklerden taç yapraklara azimli bir tırmanış bu.
Zaman bir an duracakmış gibi oluyor hep, ışıklar kutuplarda eşitlenirken.
Belki de zaman duruyordur da biz de bu durmuşluğun o bir anında duruyoruzdur…
Derinde nabız atan uzak sesler, bir polenin yere inişinde sezilen o kıpırtıdan doğuyor.
26 Şubat 2024
Kış katiplerinin zorlu notları
Hikaye, iğne yapraklı katiplere göre sabit olsa da, aktaracak anlatıcıya göre değişiyor.
Çoğu zaman tariflenebilir yollardan yürüdüğü ve gölgesini düşürdüğü şeklinde anlatılma nedeni buydu.
Oysa iğne yapraklılar her mevsim yeni bir katip seçer; rüzgar enerjili uçlarından köklere çektikleri mürekkeple hikayenin özünü kaydederler. Devinimli el yazmalarıdır onlar; içinden, kımıltılardan savrulmalara uğrayan sololar geçer. Bu sene lodoslu güneşli saatler, katipliğinin azmini zedeliyor.
Bu kurgusuz anlatımlar yine de esintilerin örtbas ettiği adreslenemez patikalarda başlayan yolculuklarla, çatallanan yollardan ormanlara yayılan kılcallarda sürüp gitmektedir. Kıpırdanan ve yer değiştiren diğer yaprakların peşi sıra soloları duyarak okunabilen el yazmaları, çoğu zaman gerçeği hikaye ederken, içine kendi yorumlarını da katarlar.
---
Ahkâmsızdı duruşu ama anlamlıydı.
Anlık bakışlarında nazik bir dirayetin nabzı atardı
Hep uzaklardan geliyormuş gibi yürüyüşü, okuyana, ormanlara dönüp şiir okuma isteği uyandırırdı.
Küçük gruplar halinde seyreden kuşların üzerine düşürdüğü gölgelerden hoşlanırdı
Adımları yavaşlar ve hecelerin arasında sekercesine durağanlığa geçerdi
Puantiyeli ipek bir kumaşın düşüşü gibiydi o gölgeler.
Sonra yol devam eder, adımlarını da hecelerden, kelimelerden cümlelere çekerdi
O hızlandıkça, devrik cümleler oluştururdu ama hiç sendelemezdi.
Genç ince ağaçların yanında dinlenirdi çoğu zaman,
Dinlenir miydi, öyle mi görünürdü? Bunu sezmek zor, yine de not edilir:
İnce gövdelerin gölgelerini büyütüşünü zamana nakışlamaya çalışır gibiydi.
"Görünmez insan" diyen katipler de oluyor bazı mevsimlerde, biliriz.
Ayakları, küçük çakılların ve yer değiştiren örtbasların tasnifiyle uğraşan izler bırakmaktadır.
25 Ocak 2024
İz Tefrikaları
Bu adımlarımı yorumlayabilecek en yakın gözlemciler yapraklardı:
"Adımları titreyen bir yolcu olarak uzaklaşıyor gibi gözükür hep yaklaşırken. Kendine küçük çukurlar açan kürektir ayakları."
Yapraklar elbette çoktandır saygı duyduğum; duyuşumu duruşuma eklediğim.
Nedendir bilip de bilmemiş gibi adımladığım bu yollar, yol olmayanlar, yola namzet çimenler.Kimisinde gölgelerimizin birbirine iz bıraktığı…
Bu gidişlerin notları çoktur, okurum, alıntı yaparım. Notları notalara karışır çoğu zaman, sezerim. Sezerim de dinlemek için düşerim yollara. Baharındakiler daha çok el yazmalardır; başka ciltler doldurur. Şimdi kış.
Düşünüleceklerin tohumlarını ağırlayan sakin bir misafirperverdir; yumuşak bir koltuk, battaniye, sıcak fincanlar sunan beyaz ceketli bir nezaket. En güçlü fırtınalarını fularlı boynuna iliştirmiş. Anlatacak çok şeyini kütüphanelerde tasnif eder. Kütüphaneler ki adımlanacaklara yine de yetişemez, peşinden genişler.
Yapraklar dedim, demesem de çoktandır içindeyim. Kuruyup uçuşanları bile gezgin izlenimcilerdir, kısa bir mola için durduğum ağaç gövdelerini işaretler. Bir natürmortu daha tamamlar, durağan bir meyve gibi gösterir beni. Dingin bir fermente sürecindeyimdir.
Yapraklar ki her biri gün geçişlerinin, güneşin, gecenin ve en çok da rüzgarların en uzun ders saatlerinin fizik öğrencileri. Geçiyormuş gibi ziyaretlerimi bilirler, kapıdan şöyle bir bakmam, girer bağdaş kurarım sınıflarında.
İşte böyle, yorumlarını okumak için yollara düştüğüm, çoğu zaman ateş taban bir kervanım. Benden çok daha iyi analiz ederler beni. Gölgemi de ele almışlardır çünkü, ivmeler, çapraz istatistikler, izohipslerle duygu topoğrafyamı çizerler.
Hepsini görüp toplamaya niyetliyim, azmimi de bilirler. Hepsini okumaya doğru ilerlerim. Topladığım sololarla, küçük parçalarla yetinirim, elimden bu gelir. Mezur mezur biriktiririm.
Tasvirlemeye kelimeler ararım çoğu zaman. Ben ararken onlar çoktandır hatmektedir beni. Hatta başkalaşmaya, dönüşmeye başlayıp kendi uzamlarına dönerler.
Yapraklar ki adımlarımı tefrika ederler. Fotosentez yapar mısralar üretirler.
26 Aralık 2023
KIŞ EPİGRAFI
Safiyane Kışın Senkop Yankısının Yankısıhttps://serdivence.blogspot.com/2022/12/safiyane-ksn-senkop-yanks.html
Yaprakların uçuşmasına çizdiği geometrileri izlerken, dönenceleriyle yaklaşarak kulağa eğilip susuyormuş gibi görünen bulutlarla o büyük uğultulu solosuna başladığında içedönük bir inisiyatifler galerisidir; iç içe geçirilmiş çerçevesiz tablolarında biçimlenen natürmort görüntülerindeki izlenimciliğin fırça izlerine gizlenen durağanlığıyla zamanı anlatır.
Bahar; ilki ve sonu değişen heybeler yüklenen hırkalı bir eşektir. Kıştan kalma tomurcukları yüklendiği bohçalardan filizler fışkırarak cemre yollarına düşerken “ilk” olur adı. Yazdan kalma çıldırmış yaprakları istif istif sırtlanarak sarışın patikalar çizdiği rüzgarlı yollardaki toynak izlerine notalar düşürürken ise son. Kulakları rüzgara dikilmiş, uzayan gölgelerin azimli bir kervan öncüsüdür, gözleri anlatır.
Kış uykusunu kurgulayan yaz, taç yapraklarının renkli cümbüşüyle gevşemeye geçerken onu anlatır: Kış, milyonlarca tomurcuğu örtülerinin altındaki bekleme salonlarında emzirirken, içine kapanan yazı da kuytusuna çağıran, nice floradan topladığı tüm kıpırtılarla tüylerini kabartan keseli bir memelidir.
Uzak yüksekliklerde sezilen görüntüsüne dağları sığdırır, yamaçlarına yaz gelse de zirvelerinden aşağı doğru ince ince yayılan beyaz hikayeleri barındırır. Düşlerin tek gerçeklik olduğunu düşünen zihinlere, teorik ressamlara, pratisyen şairlere, uzamsal heykeltıraşlara esindir, duygular arası hüzün dalga boylarının davetkar titreşimlerini anlatır.
Harlı sobanın gözünden duvara yansıyan parlak alevlerin mat gölgeler haline dönüşen çıtırtılı kıpırtılarına, üzerindeki demliğin kendine özgü saatinin tıkırtılarının eşlik ettiği kızarmış ekmek kokusu ve hatıralarının aharlanmış kağıtlara not edileceği olası geçmişlerin zihinde çınlayan yankılarıyla da varlığını anlatır: Sadece ona bakan pencere kenarlarında günlüğünü tutan gergefler için sicim kuramları geliştiren bir nakış ambarıdır. Çemberi açılınca, nadir rüyalara örtü olacak senaryosuna başlamadan önce, üzerindeki yoğun buğulardan sökün edip aşağılara doğru irileşerek süzülen duygu heyelanlarının jeneriğiyle başlar. Onların her biri, pervazlarda nakaratlanan notalardan büyüyen ayrı sololardır.
Kendisine açılan her pencere; ıslak yaprak kokusunu uzay ve zamana yayarak sunuşa başlayan, dinleme ve gözlem noktaları sürekli yer değiştiren sesli ve ışıklı bir elementler tablosuna dönüşerek büyüyen, uzun denklemlerini su sızıntıları ve ince dumanlarıyla tasvir eden bir boyut semineridir. Giryezar manzaralarının girizgahındadır.
Kuruyan yaprakların kılcal sololarıyla, olasılıklar senfonisidir. Sololarını toplamadan durmaya niyetim yok. Yaprak ve akıntıların birbirine karışmayan arpejleri, lirik bir topografyanın içinde yazdan kalma yürüyüşlerin ateş tabanlıktan kalan izlerimin üzerine serin, beyaz hipotenüslü çiçek desenli simetrik soneler yazmaktadır. Senfoninin başlangıç solosu, gökyüzüne uzanan çıplak dalların derinlerde zonklayan köklerinin nabzını anlata anlata gizlenen bütün patikalara yönelmemi usanmadan hatırlatır.
Eski çimenlerin aroma verdiği yağışları anlatan hava
Evrilen çiğler ve kırağılarla gözlere solo çalan su
Doğduğu yüzeyine uzun uykuya yattığı toprak
Eski yolların devinimini taşıyan iç ısıtan ateş
Her biri kendi solosunu macunlayan başka şarkıdır onların, armonik çıkışlarına başlayınca anlatacaktır.
Duygular arası adımlar için oktavlar
Minor Majority - The Dark Half
Robert Plant - Darkness Darkness
Patti Smith - China Bird
Elliott And The Untouchables - Hom To You
Birch Book- Werewolf's Eyes
Paal Flaata - Don't You Walk Away
Sivert Hoyem, Marie Munroe - My Thieving Heart
The Dolly Rocker Movement - The Ecstacy Once Told
Empyrium - Where at Night the Wood Grouse Plays
Mondo Drag - Rising Omen
Sofa Surfers, Mani Obeya - Out, Damn Light
Soulsavers - Longest Day
Geoffrey Oryema - The River
Andy Williams - The Exodus Song
Cem Karaca - Nem Kaldı
29 Kasım 2023
KARYONGA
Uçuşan yaprakların nakışları daha sürmekteyken, bulutlar kar cinasları örmeye başladı. Sonbaharı derdest ederek uzak yamaçlardaki kulübelerin, barakaların içine dolduruyor. Yaprakları göz ardı etmeden (her birinin akıntıya kapılan soloları var), beyaz örgülerin de hepsine katılma isteğim; düşüncelerimi süvarileştiriyor. Ateş taban yürüdüğüm yolları bırakacak değilim, onları da katıyorum kuşbakışı hizalamalarıma. Doğadan nemalanmayan felsefenin natürmort çeşme başlarındaki molalarda yerlere dökülmüş donuk sololar bile rüzgara katılmış gidiyor. Pratisyen şairlik, bu yolculuktan daha ağır ilerliyor. Bu şiirin ise yüzü buruşmuş, kendine ayakta duracak ağaç arıyor. Kendinden geçmiş ama ser'i elinde tutuyor.