
17 Mart 2010
14 Mart 2010
24 Şubat 2010
Benjamin 'in Çalgısı "Cam Armonika"

Yıldırımsavar (Paratoner), Franklin sobası, Bifokal gözlük, esnek idrar kateteri 'nin mucidi Benjamin Franklin 'in (1706 - 1790) (yalnızca iki yıl okul okumuştur) muhteşem buluşlarından biri de glass harmonica (cam armonika).
Benjamin Franklin, 1757 'de Amerika 'dan İngiltere / Londra 'ya görevli olarak gönderildiğinde, hayatının hemen her zamanını meşgul ve dolu geçiren kendisi bu dönemi de, Londra 'nın tüm kültürel olanaklarından yararlanarak geçirmeye kararlıydı. Konserlere gidiyor, sergileri dolaşıyor, geri kalan zamanını kütüphanelerde geçiriyordu. Bir gece arkadaşlarının davetiyle, o dönemin amatör bir müzisyeni olan Richard Puckridge 'in konserine gitti. O dönemlerde Avrupa 'da popüler olan, içlerine farklı miktarlarda su koyularak farklı sesler ve notaların elde edildiği, kristal şarap bardaklarıyla yapılan bir müzik göterisiydi bu. Bu bardak setine "müzikli bardaklar" ve/veya "şarkı söyleyen bardaklar" denildiğini öğrendi.
Bu amatör gösterilerden, duyduğu bu sihirli seslerden keyif almaktan öte, çok etkilenen Benjamin Franklin, kısa bir süre içinde bu konuya da bilimsel düşünceler üretip, bu bardak setini bütünleşik bir enstrümana nasıl dönüştürülebileceğini tasarlamaya koyuldu.
Projesinin ilk adımı olarak bir cam ustası ile birlikte çalışma kararı aldı. Yarım küre biçiminde ve her biri biribirinden farklı büyüklük ve kalınlıklarda bir çok cam kaplar hazırlattı. Bu aşama, tahmin edilir ki, bir çok denemeler, uzun çalışmalar, sil baştan durumları kapsayan, hesaplamaların ve denemelerin arka arkaya devam ettiği birkaç yıla tekabül ederek devam etti.
Son aşamalara gelindiğinde, denemeler, hesaplar, imalatlar ve dinlemeler sonucu, 37 tane yarım küre biçiminde biribirinden hesaplı farklı büyüklük ve kalınlıklarda yaptıkları sodyum veya kurşun karışımlı cam kapların ortasına bir delik açarak, demir bir çubuğun üzerine büyükten küçüğe doğru, dikey bir biçimde yanyana monte ettiler. Bir camın konik kenarı diğerinin üzerini örtüyor ama dokunmuyordu. Birbirlerine değmemeleri için de camlar arasına mantar tıpalar koyularak, gövde demiri üzerinde sağlamlaştırıldı. Hangi yarımküreden hangi nota elde edildiğinin anlaşılabilmesi için, farklı renklerde boya (veya kurşunlu boya ?) ile şeritler çekerek bir çeşit kodlama yapıldı. Ahşap bir tezgaha monte edilmiş sistemde, cam kürelerin dizli durduğu demir çubuk, ayak pedalı ile çevrilen (eski dikiş makineleri mantığı) bir tekere bağlandı. Pedala basınca dönen büyük tekerin, etkisiyle demir çubuk ve üzerindeki cam küreleri hızla çeviriyordu. İyi bir devinimde dönen camların kenarlarına ıslak parmak dokunuşlarıyla istenilen dizilimde ve çok derin tınılar, notalar çıkıyordu. 1761 yılında enstrüman tamamlanmıştı. Bu enstrümana kendisi, glass harmonica (cam armonika) adını vermiştir. Nedeni ise armoni ya da harmoni, sözlük anlamı olarak, çeşitli sesler arasındaki kulağa hoş gelen uyum demekti.
Cam armonika 18 inci yüzyılın çok popüler bir enstrümanı oldu. Benjamin Franklin, bu yeni buluşu enstrümanı yolculuklarında yanında taşıyor, gittiği yerlerde dostlarına ufak konserler veriyor, enstrümanı tanıtıyordu. Sonraki yıllarda, kurşun bazlı cam yerine saf kristal camlar kullanarak, çok daha derin, temiz sesler elde ederek enstrümanı geliştirmiştir.
Amerikan Devrimi sırasında Fransa'yı ziyaret eden, Benjamin Franklin, 'cam armonika'yı ünlü besteciler Ludwig van Beethoven ve Wolfgang Amadeus Mozart'a tanıtmıştı. Her iki besteci de sonraki dönemde cam armonika için besteler yaptılar.

Cam armonika, farklı ortamlarda çeşitli amaçlarla akıl hastalığı tedavisi, hipnoz, psişik toplantılar gibi alanlarda kullanılmıştır. Öte yandan, son dönemlerde çeşitli yayınlar ve internet forumlarında, bu enstrüman hakkında, dinleyen bazı kişileri kötü etkilediği, depresyon, hatta delirme durumlarına yol açtığı gibi çeşitli yorumlar, söylentiler dolaşmaktadır. Ancak, sanıyorum ki bu durum şehir efsanesi gibi bir oluşum halini almıştır ; Kişiler üzerinde olumsuz etki yaptığından dolayı yasaklandığı bir dönem olmuş olabilir ama bu olumsuz etki "delirme" değil de, o dönemlerde enstrümanın popülerleştiğini düşünürsek, alkol ve bazı uyuşturucu maddelerin henüz yasak olmadığı bu dönemlerin, "tavern", meyhane gibi yerlerde verilen konser veya dinletilerde, seslerini dinleyen kişilerin "aşırı esrikleşmesi" sonucu ortaya çıkmış bir yasaklama da olabilir.
Günümüzde, yine bu yorum ve söylenceler içinde kişilerin, bu enstrümanın seslerini bir yerlerden (mesela aşağıda verilen adresler gibi) edinip dinlendiği ama bir etkisi olmadığı yorumları vardır ki ; canlı dinlemek ile, çeşitli cihazlar yolu ile dinlemek (cihazların kalitesi teknoloji desteği ile ne olursa olsun) arasında, çok büyük desibel, doğal farklılıklar olacağı göz önüne alındığında, beyhude görüşler olduğu kaçınılmazdır.
***Tchaikovsky 'nin Fındıkkıran 'ından "dance of the sugar plum fairy" suiti bile bu enstrümanla daha da gizemlidir.
06 Şubat 2010
04 Ocak 2010
The January Man
Oh the January man he walks abroad in woollen coat and boots of leather The February man still wipes the snow from off his hair and blows his hand The man of March he sees the Spring and wonders what the year will bring And hopes for better weather Through April rain the man goes down to watch the birds come in to share the summer The man of May stands very still watching the children dance away the day In June the man inside the man is young and wants to lend a hand And grins at each new comer And in July the man in cotton shirts he sits and thinks on being idle The August man in thousands take the road and watch the sea and find the sun September man is standing near to saddle up and lead the year And Autumn is his bridle The man of new October takes the reins and early frost is on his shoulder The poor November man sees fire and wind and mist and rain and winter air December man looks through the snow to let eleven brothers know They're all a little older And the January man comes round again in woollen coat and boots of leather To take another turn and walk along the icy road he knows so well The January man is here for starting each and every year Along the way for ever.
lyrics by Dave Goulder / song : Bert Jansch
30 Aralık 2009
29 Aralık 2009
19 Aralık 2009
LΛBİRENT
Oluk oluk insan akan yollar görünür, dünyanın yalnızlıklarının çatı oluklarında. O insanların aralarındaki boşluklar, beyin kıvrımlarındaki lekeler gibi bir söner bir parlar. Sızarak içine, yavaş yavaş sürtüne sürtüne hedefine varmaya çalışan ayakların üzerinde devinen gidiş gelişli aklının hülyalarında seyirtirsin. Başka seyirtmelere bulaşa bulaşa, başka seyirtmelerin başka ayaklarına, başka ayak seslerinin göğe açılı göz çarpmalarına bulaşa bulaşa... Kalabalıkların kıvrımlarında, bir an önce oradan, onlardan kurtulma ihtirasıyla tökezleyen bedenlerin savruk endişelerine çarpa çarpa, hedefsizce dolanan, sorgusuz ve gidişinin içeriksizliğini aklının derin koridorlarına bırakmış ve aslında orada o kalabalıkta değil, içine çektiği nefesle birlikte göğsünün içindeki falezlere vura vura ilerleyenler de vardır. Susturan iç denizlerinin alçak basınçlı nemini, silik beyaz gölgemsi köpükler halinde kollarının ardından savura savura giden mazinin çobanları da vardır. Bir yönsüzlüğe doğru ilerleyen ve gözlerinde irileşen dehliz geçitlerinin karanlıklarını gizlemeye çalışan üzgün insanların, bir deniz kıyısı, bir orman, ıssız bir tepeye muhtaç gölgelerinin isteksizliklerinin bu kalabalıktaki çığlıklarına da, içine düştüğü açmazlardan nasıl kurtulacağını bilemeden, soramadan, konuşamadan ilerleyen yayan yalnızları ile pür kahkaha esrik eğleşiklerin sesleri karışır durur, durmaz da akar bir de..,
03 Aralık 2009
düz durmayan düstur
Felaket tellallarının adını kötüye çıkardınız. Oysa, dünyanın insanoğlunun aşırılıklarına dayanamayacağını gösteren veriler var. Atom silahlarının yayılması, kontrolsüz üreme alışkanlıkları, kara, deniz ve hava kirlenmesi; Çevrenin ırzına geçilmesi vesaire... Bu bağlamda, açıktır ki, hayvanlar, aklı başında görüşü temsil ediyor...
Homo sapiens' in düsturu olan "Haydi alış verişe çıkalım" ise... bir delinin feryadı oluyor.
02 Aralık 2009
Eloy - V•I•S•I•O•N•A•R•Y (2009) / Illustrasyon.eloy

1971 (bazı kaynaklar 1972 demekte) doğumlu efsane müzik grubu ELOY, 11 yıl aradan sonra 20 Kasım 2009 da yeni albümünü yayınladı. En son 1998 yılında çıkardıkları Ocean 2 Albümünden bu yana sessiz kalan ve hatta öyle de kalacağı tahmin edilen Eloy, V•I•S•I•O•N•A•R•Y 'i inşa etti.
Grubunun geçmişinin üç büyük ismi, kadroda daha alışılan isimler görmek isteyenlerden biri olarak, Eloy'u Eloy yapan etkenlerden biri ; vokal Frank Bornemann, büyük basçı Klaus Peter Matziol, yine Eloy 'un sağlam albümlerinde yer almış olan klavyeci Hannes Folberth bulunmakta. Davullarda ise Bodo Schopf 'u görüyoruz. Aslında grubun geçmişinde adı geçmesine ve bu albümde yer almasına rağmen, 80 lerde grubun "sound" unu son derece etkileyip, sapmalara neden olan diğer klavyeci Michael Gerlach 'ı bu temel üç kişinin dışında tutmakta yarar var. Hatta bu albümde yer alması da endişe verici diyebilirim.
Umulur ki, özellikle Bornemann ve Matziol, bu defa müzikal öncülüğü ele alarak ve Eloy 'un Eloy olduğu 80 öncesi tınılarını bize sunacaklardır.., derken albüm çalmaya başlar..
Parçalar ;
1. The Refuge (4.54)
2. The Secret (7.45)
3. Age of Insanity (7.56)
4. The Challenge (Time to Turn, Part 2) (6.44)
5. Summernight Symphony (4.22)
6. Mystery (The Secret, Part 2) (9.00)
7. The Thoughts (1.22)
Genel anlamda irdelemek, ilgilisine ve dinleyicisine kalmış görecelikler içerse de, Visionary ile Eloy, bence beklentilerin üzerinde bir albüm çıkardı. Genel tınılar 70 lerdeki güçlü stillerinin altında ama 80 lerdeki dağınıklığın oldukça üzerinde başarılı bir albüm olmuş. Şahsen albüm, Eloy 'un iyi albümler bölümünde kesinlikle yerini aldı.
Albümde bulununan ve önceki albümlerinden Time To Turn 'ün devamı veya kendi tabirlerince cevabı niteliğinde olan The Challenge, grubun mypace in de yayınlandı.
Öte yandan, şahsi kanaatimce, The Refuge / Age of Insanity ve Mystery, özellikle dikkate alınması gereken parçalar diyebilirim. İnayetle..
1. The Refuge (4.54)
2. The Secret (7.45)
3. Age of Insanity (7.56)
4. The Challenge (Time to Turn, Part 2) (6.44)
5. Summernight Symphony (4.22)
6. Mystery (The Secret, Part 2) (9.00)
7. The Thoughts (1.22)
Genel anlamda irdelemek, ilgilisine ve dinleyicisine kalmış görecelikler içerse de, Visionary ile Eloy, bence beklentilerin üzerinde bir albüm çıkardı. Genel tınılar 70 lerdeki güçlü stillerinin altında ama 80 lerdeki dağınıklığın oldukça üzerinde başarılı bir albüm olmuş. Şahsen albüm, Eloy 'un iyi albümler bölümünde kesinlikle yerini aldı.
Albümde bulununan ve önceki albümlerinden Time To Turn 'ün devamı veya kendi tabirlerince cevabı niteliğinde olan The Challenge, grubun mypace in de yayınlandı.
Öte yandan, şahsi kanaatimce, The Refuge / Age of Insanity ve Mystery, özellikle dikkate alınması gereken parçalar diyebilirim. İnayetle..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)