Fotoğraf stüdyosundaki kız on yıl önceki çekilmiş fotoğraflarımı zarfa koyup bana uzatırken, eskimiş suratıma bakıp gülümsüyordu. Resimleri bir daha kaybetmemek için, bir diske kayıt ettirmiştim. Fiyatını sordum, çantamdan parayı alıp ona uzatana kadar, o ve yanındaki hiçbir şeyle ilgilenmeyen, mavi küpeli kısa saçlı iş arkadaşı, bana gülmeye devam ediyorlardı. Onlara hiç bakmamama rağmen bunu fark edebiliyordum, çünkü onun da bana bakmadığında ona baktığımı fark ettiğini biliyordum. Nedensiz güldüm. Ama suratım o resimdeki hiç olmadı. Olmayacak.
Aşk mıydı ? : Kocaman bir çam ağacının altında sarmaş dolaş uzanmışız. Önümüzde, altımızdan uzanan mavi desenli örtü, hemen yanımızdaki çalıya kadar uzanmış. Ben örtünün üzerine düşmüş karıncalara bakarken, dalıp çıkarken iğne yaprakların arasından akan maviye.. İnce hanımeli kokusunda uykulu bir rüzgarın ahengiyle, iyice miskinleşirken hiç düşünmediğim bir sözle birden irkiltiyor beni. Bir anda çam ağacının yüksek dallarında gezinen gözlerimi indirip bakışıma yerleştiriyorum. Kırlangıçların süzülüşü gibi bir bakış süzülüyor bana doğru… “Saat kaç ?” diyor ! Rüzgarda titreyen bir sümbül gibi titriyor gözleri. Vazgeçiyor sonra dediğinden. Kirpiklerinden içeriye, bakışına gizlendiklerinden anlıyorum. Sorduğu sorudan neden vazgeçtiğini düşünüyorum; “Belki gözlerimden kaçışan ispinozlardan anlıyor, belki de bulutlardan..” diye bir ses geçiyor içimden. “Ne düşünüyorsun ? ” diyor… Saçları sol elimin üzerinden aşağıya doğru süzülürken, nefes alışını duyuyorum. Söyleme isteğiyle derin bir nefes alıyorum, bütün sessizliklerim geçiyor içimden, kuşlar, çam ağaçları, karıncalar, mavilikler geçiyor.. Bir şarkı geçiyor ardından, biliyorum ne düşündüğüme dair hala cevap bekliyor benden. Dilimin ucuna kadar mavi desenli bir örtü uzanıyor, bir helikopter tınısı eğiliyor iyice, kar altında kalmış doygun bir bahar fışkıracak gibi oluyor başaramadığım fısıltı..,
...
YanıtlaSil