En küçük yolculuklara bile değil, kıpırtılarına bile aynı şekilde kriz denildi. Anlatmayı çoktan bırakmışlığına da birkaç tanım eklediler. Döke saça yürüttüğün kelimelerini de o sahtekar şefkatleriyle derdest edip koltuk altına iliştirdiler. Uzaktan koltuklarının kabardığını söylediler, doğru değildi. Duyurabildiğin duruşlarına çözümler sunduklarını iddia ettiklerinde, sen sorunun, üzerinde bir yerde ya da sağında solunda dışarıdan bulaşmış bir lekede olacağını düşünürken çözümler hazırdı: alt başlıkları bile olmayan birkaç cümle... Boğazlarına kadar gömüldükleri günlük konuşma parçalarının cilalı dünyalarından gelen seslerle kendilerince büyük anlamları muştuluyorlardı. Sığ karmaşalarında boğuladursunlar, biz çok yol aldık, izimizi kaybettirmişiz ya rahatımız ondan. Uzaktan teğet geçiyorlar giryezar manzaralarımıza dokunmadan. Kibrit suyunu dibine kadar boşalttık son kalan duvarlarından. Sanki tınısı geliyor artık içedönük sahillerin. Gölgemizin ayak dirediği yerlere el sallıyoruz daha yakından.
25 Aralık 2020
Kibiriti de suyu da...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder