
14 Ağustos 2008
şeker < gevende

03 Ağustos 2008
sayfayı çeviremediğim...
desire and satisfaction {tutku ve memnuniyet}
jan theodore toorop (12.20.1858 - 03.03.1928)
göknot : ilgilisi, resmi kendi ortamına kaydetip
iyice büyükçe bakmaya çalışmalı ki
gözler ve derinliklerine bakılası, görülesi...
13 Temmuz 2008
kedi
Fotoğraf stüdyosundaki kız on yıl önceki çekilmiş fotoğraflarımı zarfa koyup bana uzatırken, eskimiş suratıma bakıp gülümsüyordu. Resimleri bir daha kaybetmemek için, bir diske kayıt ettirmiştim. Fiyatını sordum, çantamdan parayı alıp ona uzatana kadar, o ve yanındaki hiçbir şeyle ilgilenmeyen, mavi küpeli kısa saçlı iş arkadaşı, bana gülmeye devam ediyorlardı. Onlara hiç bakmamama rağmen bunu fark edebiliyordum, çünkü onun da bana bakmadığında ona baktığımı fark ettiğini biliyordum. Nedensiz güldüm. Ama suratım o resimdeki hiç olmadı. Olmayacak.
Aşk mıydı ? : Kocaman bir çam ağacının altında sarmaş dolaş uzanmışız. Önümüzde, altımızdan uzanan mavi desenli örtü, hemen yanımızdaki çalıya kadar uzanmış. Ben örtünün üzerine düşmüş karıncalara bakarken, dalıp çıkarken iğne yaprakların arasından akan maviye.. İnce hanımeli kokusunda uykulu bir rüzgarın ahengiyle, iyice miskinleşirken hiç düşünmediğim bir sözle birden irkiltiyor beni. Bir anda çam ağacının yüksek dallarında gezinen gözlerimi indirip bakışıma yerleştiriyorum. Kırlangıçların süzülüşü gibi bir bakış süzülüyor bana doğru… “Saat kaç ?” diyor ! Rüzgarda titreyen bir sümbül gibi titriyor gözleri. Vazgeçiyor sonra dediğinden. Kirpiklerinden içeriye, bakışına gizlendiklerinden anlıyorum. Sorduğu sorudan neden vazgeçtiğini düşünüyorum; “Belki gözlerimden kaçışan ispinozlardan anlıyor, belki de bulutlardan..” diye bir ses geçiyor içimden. “Ne düşünüyorsun ? ” diyor… Saçları sol elimin üzerinden aşağıya doğru süzülürken, nefes alışını duyuyorum. Söyleme isteğiyle derin bir nefes alıyorum, bütün sessizliklerim geçiyor içimden, kuşlar, çam ağaçları, karıncalar, mavilikler geçiyor.. Bir şarkı geçiyor ardından, biliyorum ne düşündüğüme dair hala cevap bekliyor benden. Dilimin ucuna kadar mavi desenli bir örtü uzanıyor, bir helikopter tınısı eğiliyor iyice, kar altında kalmış doygun bir bahar fışkıracak gibi oluyor başaramadığım fısıltı..,
15 Haziran 2008
hurdalık
Düşler ve düşüncelerin derinliklerinde yüzen, sakin bir ada gibi görünen aklınızın derin koridorlarından sesler getirmişçesine durmuşsam ve şimdi burada bir anlatıcı durumundaysam; Size, görmüş, yaşamış ya da belki yaşamakta olduğum bir bahçe kenarından, ışıksız sokağın dönemecinde vardığım geniş bir hikayeden, kısa bir zaman önce denize doğru giden patikada karşılaştığım hüzün heyelanından ya da görkemler büyüten bir anımın zamansız gölgeler arasında dalgalanan yumuşak süzülüşünden bahsederek, aslında sizin de zamanınızı boşa harcamış olabilirim. Belki, beni gözlerinizle izlemenizin ve sessizliğinizle dinlemenizin devamını sağlayabilmek ve biraz da olsa anlattıklarımın sizde alacağı ifadeleri görebilmek için bu anlatımıma sizlerin de hoşuna gidebilecek bir takım detaylar ekleyip, hikayenin bir ucunu da size değdirip, kendinizden bir şeyler bulabilecek durumlara yönelip de sözlerime karşı alakanızı da artırabilirim.
Ama o zaman, bütün bu anlatmakta olduklarımın benden ve anlatabilirliğimden çıkıp sizin de anlatacaklarınıza bulaşarak, karman çorman bir laf kalabalığına dönüşmesine göz yummuş olurum. O anda birbirlerine istif istif yığılan, sürtünme, bükülme ve titreme gürültüleri çıkaran ve anlatılası yolundan her seste daha da uzaklaşan savruk konuşma parçalarının yaralı ve yamalı kelimelerine karışmış oluruz da kendimi birden kargacık burgacık inlemeler eşliğinde kendi içinde sürekli toparlanmaya, düzenlenmeye çalışılan, kırık dökük, tozlu ve çürük yığınlarına yeni yığınlar boşaltılan uçsuz bucaksız bir kelime hurdalığında bulabilirim. sonra..
Ama o zaman, bütün bu anlatmakta olduklarımın benden ve anlatabilirliğimden çıkıp sizin de anlatacaklarınıza bulaşarak, karman çorman bir laf kalabalığına dönüşmesine göz yummuş olurum. O anda birbirlerine istif istif yığılan, sürtünme, bükülme ve titreme gürültüleri çıkaran ve anlatılası yolundan her seste daha da uzaklaşan savruk konuşma parçalarının yaralı ve yamalı kelimelerine karışmış oluruz da kendimi birden kargacık burgacık inlemeler eşliğinde kendi içinde sürekli toparlanmaya, düzenlenmeye çalışılan, kırık dökük, tozlu ve çürük yığınlarına yeni yığınlar boşaltılan uçsuz bucaksız bir kelime hurdalığında bulabilirim. sonra..
04 Haziran 2008
pink floyd / hayvanlar konseri

tarih 9 mayıs 1977 yer : oakland coleisum (albüm çıkışından birkaç ay sonra demek ki :))
Part 1/3 - 100 Mb Part 2/3 - 100 Mb Part 3/3 - 50 Mb
albüm hakkında kısa bilgi : konusunu George Orwell'in Hayvanlar Çiftliği isimli kitabından alan, Pink Floyd albümü. Sonradan telif hakları davalarına konu olacak "domuz" sembolü bu albümde ortaya çıkmıştır. Animals, Rick Wright ile Roger Waters arasındaki sorunların billurlaştığı albümdür aynı zamanda. Britannia Row Stüdyolarında Nisan-Kasım 1976 tarihleri arasında kayıtları yapılmıştır. İngiltere'de 23 Ocak 1977, ABD'de 2 Şubat 1977'de yayınlanmıştır. ilgilenenlere kalmış.
26 Mayıs 2008
61.Cannes Film Festivali'nde
NURİ BİLGE CEYLAN, Üç Maymun adlı filmi ile "en iyi yönetmen" ödülünü aldı...
Kendisinin bir kısa filmi ile birlikte 6 filmi bulunmakta.
Her filmi ile zaten kişisel ödüllerimizi de almaya devam etmekte, bence :)
Başarılarının devamı ve nice nice filmlere....
http://www.nuribilgeceylan.com/
Kendisinin bir kısa filmi ile birlikte 6 filmi bulunmakta.
Her filmi ile zaten kişisel ödüllerimizi de almaya devam etmekte, bence :)
Başarılarının devamı ve nice nice filmlere....
http://www.nuribilgeceylan.com/
miskince tutulmuş bir döküm taslağı..

Andrés Fava'nın Güncesi'nden
18 Mayıs 2008
grizzly labirenti

Geçmiş yaşamı ve içsel dünyası ile doğrudan bağlantılı bu doğaya kaçışın dışavurumu olarak eminim kendince harika şeyler hissetmiş ve elde etmiştir. Gittikçe asosyalleşen duygusal kişiliğinin yanısıra, içindeki neşeli çocuğu görmek garip, hüzünlü bir his uyandırıyor, filmi izlerken...
Timothy William Dexter (29 Nisan 1957 ~ 5 Ekim 2003)
Bu linkte, müzisyen/gitarist richard tompson 'un (kendisini fairport convention'dan bilenler bilir)Timothy belgeseli için yaptığı müzik albümü var. Dinlemeye değer.., soundtrack~grizzly man:(
mininot : Kendisinin bu kişi ile nasıl bir bağlantısı olduğu da kendimce merak konusu, nette dolaşırken farkettim...
17 Mayıs 2008
verinti...
İnsan dünyadan koptuğunu sanıyor. Ama içinde hissettiği bu direnci kırmak için, altın sarısı tozlar içinden bir zeytin ağacının yükselmesi, sabah güneşiyle göz kamaştıran kumsallar yeter. albert camus ~ defterler
07 Mayıs 2008
hurdalığa bir.,
kargacık burgacık şekillerle kirletilmiş mi aklanmış mı bilemediğim, neresinde kimlerin geçtiği ve hangi gizin neresinden yırtılsa uzak kağıt parçalarında dolana dolana... belki bomboş kağıtların yandığı veya duvarların yıkıldığı öte bir meskenin içinde ter atarak ya da mütemadiyen üşürken giyecek kelime aradığımda, aklıma gelen şu kelimeleri kalemdar 'ın :.,
*
" “önce kelime vardı ” diye başlıyor yohanna' ya göre incil. Kelimeden önce de yalnızlık vardı ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnızlık. Kelimenin bittiği yerde başladı; kelime söylenemeden önce başladı. Kelimeler yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık kelimelerle birlikte yaşadı insanın içinde. Kelimeler yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde kayboldu. Yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimeler insanın aklına geldikçe, yalnızlık büyüdü dayanılmaz oldu.” "
oğuz atay ~ tutunamayanlar yüz bilmemkaçıncı sayfasından...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)